Son yıllarda, teknolojik gelişmeler ve modern yaşamın getirdiği değişimlerle birlikte, pek çok geleneksel meslek adeta yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Hızla gelişen dijital dünya, birçok insanın yıllarca sürdürülen meslekleri bırakmasına ve yenilerine yönelmesine neden oldu. Bu durum, bazı meslek gruplarının ve ustalarının değerinin gitgide azaldığı anlamına geliyor. İşte tam da bu noktada, son bir temsilci olarak ayakta kalmaya çalışan bir meslek dalından bahsedeceğiz.
Geçmişte el işçiliği ve estetik düşkünlüğü ile öne çıkan terzilik, birçok birey için hem saygın bir meslek hem de özel bir sanat dalıydı. Her ne kadar büyük markaların hazır giyim sektörünü domine etmesiyle birlikte birçok terzi dükkanı kapılarını kapatmış olsa da, hala bu mesleği icra eden birkaç usta var. Ancak, bu ustaların sayısı her geçen gün azalıyor. Artık terzi dükkanları, insanlar için neredeyse antik bir eşyadan farksız hale geliyor. Eskiden düğünler, özel günler ve etkinliklerde kişiye özel olarak tasarlanan elbiseler, artık yerini standart bedenlere ve kitlesel üretime bırakmış durumda.
Bu bağlamda, İstanbul'un tarihi semtlerinden birinde bulunan ve 50 yılı aşkın bir süredir terzilik yapan Mehmet Usta'nın hikayesi oldukça dikkat çekici. 70 yaşındaki Mehmet Usta, bu mesleği babasından öğrenmiş ve hayatının büyük bir kısmını bu işe adamış. Ancak, son yıllarda bir dükkan sahibi olarak yaşadığı zorluklar, onu derinden etkiledi. "Artık kimse elbise diktirmek istemiyor," diyor Usta, gözlerinde bir hüzünle. "Kurumsal firmaların hemen her ihtiyacı hızlı bir şekilde karşılayabilmesi, beni ve benim gibileri işsiz bırakmaya başladı." Mevcut yaşam koşulları, genç neslin terzilik gibi el işçiliği gerektiren mesleklere yönelmesini imkansız hale getiriyor.
Mehmet Usta'nın atölyesinde, kalıplar, kumaşlar, makaslar ve dikiş makineleri; hepsi yerli yerinde duruyor. Ancak, artık daha az sayıda kişinin bu aletleri kullanmak için kapısını çaldığını belirtiyor. "Bazen eski müşterilerim geliyor, hatıra olarak bir şeyler yaptırıyorlar. Ama o günler geride kaldı," diyor Usta. Hatta, alışveriş yapmak için gelen gençlerin ellerinde telefonlarla, en son moda akımlarını takip ettiklerini ve sadece online alışveriş yaptıklarını gözlemliyor.
Mehmet Usta'nın yaşadığı bu düşüş, sadece onun mesleğiyle sınırlı kalmıyor. Türkiye genelindeki birçok terzi ve zanaatkar da benzer sıkıntılarla karşılaşıyor. El işçiliği gerektiren mesleklerin azalması, sadece bireylerin ekonomik kayıplarına değil, aynı zamanda kültürel mirasın da yok olmasına neden oluyor. Geleneksel yöntemlerle yapılan elbiselerin ve diğer kıyafetlerin sahip olduğu estetik ve duygu, kitlesel üretim ile asla aynı seviyeye ulaşamayacak.
Bu hikaye, toplumsal bir dönüşümün ve değişimin sembolü haline geliyor. Terzilik, yalnızca bir meslek değil, aynı zamanda bir insanın kendi hikayesini elbiseleriyle ifade etme biçimi. Ancak gelecekte, bu ifade biçimi ne kadar yaşayacak? Birçok terzi ve zanaatkar gibi Mehmet Usta da, mesleğinin gidişatından endişe duyuyor. "Her meslekte olduğu gibi, gençlerin bu alana ilgi duyması gerek. Ama şimdi onları çekmek için çok şey yapmak gerekiyor," diyor. Usta, gençlerin geleneksel el sanatlarına yönelmelerini sağlamak için çeşitli organizasyonlarla iş birlikleri yapmayı ve eğitim seminerleri düzenlemeyi öneriyor.
Sonuç olarak, terzilik yalnızca bir meslek değil, aynı zamanda bir mirasın taşıyıcısıdır. Ancak modern yaşam koşulları ve değişen tüketim anlayışı, bu değerli mirası tehdit ediyor. Öyle görünüyor ki, eğer nesiller boyu süren bu meslek dalı yaşatılmak isteniyorsa, toplumsal bir bilinçlenme ve desteklenme sürecine ihtiyacı var. Çünkü bir toplumun kültürel değerlerinin korunması, sadece bireylerin değil, aynı zamanda tüm toplumların geleceği için kritik bir öneme sahiptir.
Sonuç olarak, kimse artık bu işi yapmak istemiyor, ancak bir temsilci bulunuyor: Mehmet Usta gibi son terziler. Onlar, sadece bir mesleği icra etmenin ötesinde, geçmişin derin izlerini geleceğe taşımaya çalışıyorlar. Bu mücadele, toplum olarak geçmişimizle olan bağımızı koruma arzusunun bir yansımasıdır.